Gazipaşa Mah. Yavuz Selim Bulvarı, NO:90, Kat:1, Ortahisar/TRABZON
GSM :0533.4795034 İş :0462.3265953
bilgi@biyoenerjienstitusu.com

BİYOENERJİ VE NEFES TERAPİSİ

BİYOENERJİ VE NEFES TERAPİLERİ

  • Nefes alıp-verirken 321.200.000 litre hava tüketiyoruz. Hayatımız boyunca 473.040.000 nefes alıyoruz (Dakikada 12, saatte 720, günde, günde 17.280, yılda 6.307.200 kez).
  • Bol ve temiz “birinci el” oksijen beyin için çok önemlidir. Beynimiz ağırlık olarak vücudumuzun %2’sini oluşturduğu halde vücuda gelen oksijenin %25’ini tüketmektedir. Oksijensiz kaldığınızda ölümü ilk gerçekleşen organ beynimizdir. Her sabah güneş doğmadan odanızın penceresini açarak nefes egzersizleri yapmak çok yararlı olur.Doğru nefes almanın düşünme şeklimize ve öğrenme düzeyimize etkileri sandığımızdan da fazladır. Sinirli bir insan görünce, “burnundan soluyor” sözünü sıkça kullanırız, dakikada alınan nefes sayısı yükseldikçe, nefes kalitesi düşer ve birçok fiziksel ve ruhsal rahatsızlığa kapı açar. Dinlenme anında dakikada ortalama 14 nefes alırız, bir saatte 840, 24 saatte ise 20.000 kereden fazla nefes alırız. Bu durum eğer doğru nefes almayı başaramıyorsak günde 20.000 kez hatalı soluk almak demektir.

Nefes alma şeklimiz düşüncelerimizi ve öğrenme şeklimizi etkiliyor

Yapılan bir çalışmada nefes alıp verme ritminin, hafıza fonksiyonları, hatırlama ve duygusal açıdan etkili olabileceği gösterilmiştir. Nefes almak sadece oksijen için değildir; beyin fonksiyonu ve davranışı ile bağlantılıdır. Bu araştırma nefes alma ritminin insan beyninde duygusal işlemleri ve hafızanın hatırlanmasını artıran elektriksel aktivite oluşturduğunu keşfetti. Davranış üzerindeki bu etkiler kritik olarak soluduğunuz havanın burnunuzdan veya ağzınızdan nefes alıp vermediğinize bağlıdır. Çalışmada, nefes alırken burundan nefes alma etkisiyle kişi bir yüzü daha çabuk tespit edebildi. Solunum ağızdan olduğunda etki kayboldu. Bu çalışmadaki en önemli bulgulardan biri solunum olayı (inhalasyon) sırasında beynin amigdala ve hipokampus bölgesinde belirgin bir farklılık olduğuydu. Nefes aldığınızda, tüm limbik sistem boyunca, koku korteksindeki, amigdala ve hipokampustaki nöronlar uyarılıyordu. Bu amaçla araştırmacılar, beyin ameliyatı için epilepsili yedi hastayı incelediler. Cerrahi işlemden bir hafta önce, bir cerrah nöbetlerin kökenini belirlemek için hasta beyinlerine elektrotlar yerleştirir. Bu, bilim adamlarının elektro-fizyolojik verileri doğrudan kişinin beyinlerinden edinmelerini sağladı. Kaydedilen elektriksel sinyaller beyin aktivitesinin solunumla dalgalandığını gösterdi. Etkinlik, duyguların, hafızanın ve korkuların işlendiği beyin bölgelerinde gerçekleşmişti. Bu keşif, bilim adamlarının tipik olarak bu beyin alanları ile ilişkili zihinsel fonksiyonların, nefes almada da etkilenip etkilenmediğini sormalarına yol açtı. Amigdala duygusal işleme ve özellikle korku ile ilgili duygulara yön veren bir merkezdir. Bu yüzden bilim adamları, soluklarını kaydederken laboratuvar ortamında yaklaşık 60 denekten duygusal ifadeler hakkında hızlı kararlar vermelerini istediler. Korku ya da şaşkınlık ifadelerini gösteren yüz resimleri sunulan kişiler, mümkün olduğunca çabuk olacak şekilde, her yüzün hangi duyguları ifade ettiğini belirtmek zorundaydı.  Özetle burundan soluduğunuzda, bir anlamda limbik ağ üzerinde beyin salınımlarını senkronize etmiş oluyorsunuz.

1Christina Zelano Heidi Jiang,“Nasal Respiration Entrains Human Limbic Oscillations and Modulates Cognitive Function”, Journal of Neuroscience, 2016.

Doğru nefes almanın düşünme şeklimize ve öğrenme düzeyimize etkileri sandığımızdan da fazladır. Sinirli bir insan görünce, “burnundan soluyor” sözünü kullanmak boş yere söylenmiş değildir. Dakikada alınan nefes sayısı yükseldikçe, nefes kalitesi düşer ve birçok fiziksel ve ruhsal rahatsızlığa kapı açar. Dinlenme anında dakikada ortalama 14 nefes alırız, bir saatte 840, 24 saatte ise 20.000 kereden fazla nefes alırız. Bu durum eğer doğru nefes almayı başaramıyorsak günde 20.000 kez hatalı soluk almak demektir. Sağlıklı ve zinde olmanın, en önemli şartlarından biri de temiz kan dolaşımıdır. Doğru nefes alarak yeterli oksijene ulaşmak da bunu sağlamanın en temel yoludur.

Kanserin temel nedenlerinden biri doğru nefes alamamaktır

İki Nobel sahibi bilim adamı Dr. Otto Warburg, kendisine Nobel ödülü kazandıran bilimsel çalışmasından elde ettiği sonuçları açıklarken kanserin temel nedenlerinden biri olarak oksijensiz hayatı gösteriyor. Dr. Warburg’a göre vücuttaki onkojen denilen kansere sebep olan faktörler var ve bunlar; stres, kirlilik, radyasyon yanında oksijensizlik gibi faktörlerle de uyarılarak kanseri başlatabiliyor. Hücresel oksijen yetersizliği, kansere yol açtığı düşünülen önemli bir faktör. Dr. Warburg’un bu konudaki açıklaması: “Kanserin tek ve nihai temel nedeni oksijensiz hayattır, yani ‘anaerobiosis’tir. Normal hücreler oksijene ihtiyaç duyarlar, oysa kanser hücreleri oksijensiz yaşayabilir.”2

Beynimizin en temel ihtiyacı oksijendir ve aldığımız oksijenin %25’ini beynimiz kullanır. Dr. Win Wenger’in yaptığı araştırmaya göre 3 hafta boyunca 20 saatlik su altında yapılan nefes tutma çalışması IQ seviyesinde 10 puanlık bir artışa neden olmaktadır. Doğru nefes alma, beynin sağ ve sol loblarına etki ederek hem analitik hem yenilikçi tarafımızı geliştirir. Nefes sadece IQ üzerinde değil, duygusal sağlığımız üzerinde de son derece etkilidir. Yeterince oksijen alamamak; stres, anskiyete, depresyon, zihin bulanıklığı, panik-atak, topluluk önünde konuşma korkusu, sosyal fobi, negatif düşünce ve depresyonu tetikler. Japonya’da yapılan araştırmalar, diyafram nefesinin, beyin dalgaları üzerindeki etkisiyle nasıl rahatlama sağlandığı konusunda bilgiler vermiştir. Bunun yanı sıra çocuklarda ve gençlerde sınav stresiyle baş etmenin, duygusal blokajlardan kurtulmanın en etkin ve kolay yollarından biri de doğru nefes alıp vermenin öğrenilmesidir.3

Yüzyıllardır kişinin nefes alışverişi daha çok doğu felsefesinde önemli yer edinmiştir. Nefes, iç huzurun yakalanmasında bir araç olarak görülmektedir. Doğu felsefesindeki bazı akımlar, geleneksel olarak öğrencilerine başlangıçta nefeslerine odaklanmalarını söylerler. Bu konuda yayınlanan çok sayıda akademik araştırmalardan birisi de Neuroscience dergisinde yayımlanmıştır ve bu çalışmada nefes ve düşünme arasındaki bağlantı hakkında bilgi verilmektedir. Northwestern Üniversitesi Feinberg Tıp Fakültesinden araştırmacılar, bir çalışma hazırlamışlardı. Solunum sayısı, normal şartlarda ortalama yetişkinlerde dakikada 12 ile 18 arasındadır. Stresli durumda olanlar genelde dakikada 20 nefes alırlar. Nöroloji alanında çalışan Dr. Christina Zelano, daha hızlı nefes almanın daha hızlı düşünmemize neden olup olmadığını öğrenmek isteyen bir çalışma yaptı. Çalışmanın konusu, daha hızlı nefes almanın daha hızlı beyin fonksiyonlarına neden olabileceği ve de tehlikeli bir durumla karşılaşıldığında daha iyi tepki verilmesine yol açabileceğiydi! Zelano ve arkadaşları, nefes ritmimizin beyin aktivitemizi direk olarak etkilediğini buldular. Ama bununla beraber, nefesimizin ne kadar derin ya da yüzeysel olduğu veya burnumuzla mı ağzımızla mı nefes aldığımız gibi durumlar da beyin aktivitemizin artışında önemlidir. Buna göre burundan nefes almanın beyni canlandırdığı-uyardığı bulunmuştur. Ağızdan nefes almak ise beyinde daha az uyarılmaya yol açmaktadır.

Philip Perry, “How We Breathe Affects Our Thoughts and Emotions, Northwestern Researchers Find”, bigthink.com, 04 Ocak 2017.

Artin Arshamian , Behzad Iravani , Asifa Majid ve Johan N. Lundström, “Respiration Modulates Olfactory Memory Consolidation in Humans”, Journal of Neuroscience,  28 November 2018.

Casterland Marbaniang and Lakhan Kma, Dysregulation of Glucose Metabolism by Oncogenes and Tumor Suppressors in Cancer Cells”, Asian Pac J Cancer Prev. 19(9): 2377–2390, 2018.Sam Apple, “An Old Idea, Revived: Starve Cancer to Death”, Nytimes, May 12, 2016.

Bu bağlantı öncelikle, çok ciddi epilepsi hastası olan ve beyin ameliyat yapılacak 7 kişi üzerindeki çalışmalardan elde edildi. Kişilerin her biri beyin dalgalarını ölçen EEG’ye bağlanmıştı. Hastaların çoğunda, nöbet esnasında veri toplayabilmek ve problemin nedenini anlayabilmek için, kafataslarına önceden yerleştirilmiş elektrotlar mevcuttu. Araştırmacılar, beyin aktivitesinin nefes alıp verme ile gerçekten bağlantılı olduğunu buldular. Aslında bu iki süreç arasında tam bir senkronizasyon söz konusu. Northwestern ekibi daha da derinlemesine araştırmalar yaptılar ve beynin 3 ana bölümünün nefes alıp verirken etkilendiğini buldular: Hafızadan sorumlu hipokampüs (1), duygu merkezimiz olan amigdala (2) ve koklama sistemimizi ya da koku duyumuzu kontrol eden piriform korteks (3). Bunların üçü de öfke, korku gibi temel duygularımızın yanı sıra açlık gibi temel hayati davranışlarımızın sorumlusu olan limbik sistemin parçası. Limbik sistem ayrıca çok daha yüksek duygulardan da sorumludur. Sinirbilim insanları yaptıkları çalışmalarla, nefes alımı esnasında beyinde çok büyük değişiklikler olduğunu da buldular. Nefes almak; amigdalayı, hipokampüsü ve piriform korteksi de etkilemektedir. Daha sonra araştırmacılar ikinci aşamaya geçtiler. Bu noktada 18- 30 yaş arası 70 denek ile çalışıldı. Her bir denekten, ekranda sadece 1 saniye görünen yüz şekillerine bakmaları istendi. Bu esnada denekler nefes alışverişlerini kontrol eden bir makineye bağlanmışlardı. Deneklerden gördükleri yüzün “korku mu şaşkınlık mı” ifade ettiğini söylemeleri beklendi. Bilim insanları, burundan ya da ağızdan nefes alıp vermenin deneklerin zihinsel yetenekleri üzerinde herhangi bir etki yapıp yapmadığını öğrenmek istiyorlardı. Burundan nefes alırken, deneklerin korkmuş bir yüzü daha erken tanıdıklarını gördüler. Çalışmanın 3. aşamasında ise 42 deneğe bilgisayar ekranında nesneler gösterildi ve bunları hatırlamaları istendi. Bu sefer de nefeslerinin kaydedildiği bir alete bağlanmışlardı. Sonrasında deneklere neler hatırladığı soruldu. Özellikle nefesin hipokampüsü nasıl etkilediğini bulup, hafızayı ölçmeyi hedefliyorlardı. Nesneleri gördüklerinde nefes alan deneklerin, nefes verenlere kıyasla hafızalarının daha iyi olduğu gözlemlendi. Ayrıca burundan nefes almak hatırlama üzerinde %5 oranında daha olumlu etkiye sahipti.

Özellikle endişeli ve korkulu anlarımızda, burundan nefes aldığımızda zihinsel yeteneğimiz daha iyi olabilir. Bu da farklı durumlara daha iyi tepkiler vermemize yardım eder. Derin nefes alıp verme teknikleri, hafızamızı canlandırabilir ve duyguların önemli rol oynadığı durumlarda daha iyi kararlar almada yardımcı olur. Nefes aldığınızda, bir bakıma beyninizde limbik ağ içindeki titreşimleri senkronize ediyorsunuz. Çok daha geniş bir çalışma grubunda, nefes alıp vermek ile beyin arasındaki ilişki ve bu ikisinin birbirini nasıl etkilediği üzerine çalışmalara daha fazla ihtiyaç var gibi görünmektedir.4

Doğru nefes almak ne demektir?

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre dakikadaki ideal nefes sayısı 14’dür. Bunun fazlası kandaki asit miktarını artırır, stresi tetikler. Bunun için siz de dakikada kaç nefes alıp verdiğinizi sayarak ne durumda olduğunuzu görebilirsiniz. Nefes alıp vermek ve solunum yapmak aynı şeyler değildir. Nefes almak bir işleyiş, solunum ise kimyasal bir aşamadır. Yani solunum sistemi kapsamında, insanın nefes alışında ortalama olarak 500-700 ml alınan havanın; %20’si oksijeni %79’u nitrojen ve geri kalanı ise karbondioksit, helyum ve argon gibi gazları oluşturmaktadır.  Gündelik hayatta, kontrollü bir nefes tekniği çalışmıyorsak sadece burnumuzdan nefes alıp vermeliyiz. Bunun fizyolojimiz açısından birçok tıbbi sebebi bulunmaktadır. Bunlardan en önemlilerini aşağıdaki şekilde belirtebiliriz.

  • Ağzımızdan aldığımız her nefes filtresiz olarak ciğerlere iner; bu durum mikropların bedenimize girmesi için bulunmaz bir fırsattır.
  • Burnumuzdan aldığımız her nefes bedenimizin eşsiz filtreleme mekanizmasından geçerek ciğerlerimize ulaşır. O yüzden gün boyunca, özel bir nefes egzersizi çalışılmadığı ve aktif spor yapılmadığı sürece, sadece burnumuzdan nefes almalıyız. Burun; nefesi filtreler, havayı yönlendirir, havayı ısıtır, koku duyusunu çalıştırır, zararlı maddeleri toplayarak sümük üreterek dışarı atar, sinüs yollarını açar, sinir sistemini etkiler ve bu solunum esnasında burnun içi nemlenir.
  • Fizyolojimiz için çok önemli bir molekül olan nitrik oksit yataklarının bedenimizde en fazla olduğu yer sinüslerdir. Burnumuzdan her nefes aldığımızda ve her nefes verdiğimizde bu yataklardan nitrik oksit salınımı gerçekleşir. Nitrik Oksit çok önemli bir haberci molekül olup, salgılandığı gibi fizyolojimizdeki en önemli sistemlerin hepsine, örneğin merkezi sinir sistemi, bağışıklık sistemi, enterik sistem v.b. gibi sistemlere giderek, “düzene gir, dengeye gir” talimatlarını iletir. O yüzden burun nefesi özellikle depresyon, anksiyete, uykusuzluk gibi merkezi sinir sistemi kaynaklı semptomlar için çok etkin bir uygulamadır. Nitrik Oksit aynı zamanda çok önemli bir antioksidandır.

Yanlış Nefes Almanın Sonuçları:

Yanlış veya yetersiz nefes alma alışkanlıkları, vücudunuzda beklenmeyen olumsuz etkilere yol açabilir. Bu etkilerin en önemlilerinden bazıları şunlardır.

  • Sinir sistemi dengesizleşir – Solunum, sinir sistemi üzerinde doğrudan bir etkiye sahiptir ve kişinin dengeli bir vücuda sahip olmasında hayati bir rol oynar. İşlevsiz bir nefes alma şekli, örneğin kısa ve zorlanmış bir nefes alma, vücudunuzdaki stres seviyesinin inanılmaz derecede artmasına ve gergin bir vücuda sahip olmanıza sebep olabilir.
  • Hava yolları daha çok sertleşir – Yanlış şekilde nefes alma, ağızdan içeri aldığınız havanın akciğerlere kolayca geçmesini zorlaştırır. Sonuç olarak, vücudunuz için gerekli olan kaliteli havayı tedarik edebilmesi için daha çok çalışması gerekir. Bu da sizin daha hızlı nefes almanıza sebep olacaktır.
  • Kan damarları daralır – Damarların daralması yüksek tansiyona yol açabilir ve kalbi daha fazla çalışmaya zorlayabilir.
  • Daha az enerji üretilir – Yanlış şekilde nefes alma, vücudunuzun hücrelere oksijen taşıma yeteneğini azaltır. Bu durumda hücreler gerilir ve gelişip büyümek yerine hayatta kalmaya öncelik vermek zorunda kalırlar. Vücuttaki meydana gelen her işlemin gerçekleşmesinde oksijene önemli rol oynar. Yani oksijen olmadan vücuttaki bütün işler aksar ve kişinin sağlığı bozulmaya başlar.
  • Beyin – Tükettiğimiz oksijenin %20-25’ini kullanır. Oksijen kıtlığı olduğunda beyin daha yavaş çalışacaktır. Beyin vücuttaki diğer birçok işlevi düzenlediği için doğal olarak bu negatif durumdan diğer organlar da etkilenir.
  • Kalp – Kalbiniz sürekli aktiftir ve tek bir günde kabaca bir hesapla 100.000 kez atış yapar. Kalp, aynı zamanda büyük bir oksijen tüketicisidir. Ancak arzdaki yetersizlik, kalbin kanı gerektiği gibi etkili bir şekilde dışarı pompalayamayacağı anlamına gelir.
  • Kaslar – Oksijen yetersizliği kasları sert, gergin ve bitkin hâle getirir. Bu da doğal olarak atletik performans üzerinde olumsuz bir etkiye sahiptir. Yetersiz solunum yapma, çarpık dişler ve kafa ve yüz kemiklerinde şekil bozukluğu gibi anormallikler de dahil olmak üzere vücudumuzu derinden etkiler.

Philip Perry, “How We Breathe Affects Our Thoughts and Emotions, Northwestern Researchers Find”, Big Think, 04 January, 2017.

Doğru nefes alabilmek için neler yapmalıyız?

1. Burnunuz ile nefes almalı: aldığınız her nefes burnunuzdan girip çıkmalı. Burnunuzu, vücudunuz tarafından kullanılacak havayı mümkün olduğunca verimli bir şekilde rafine eden ve hazırlayan küçük bir fabrika olarak düşünebilirsiniz. Ağzınızdan nefes aldığınızda, ciğerleriniz çiğ, soğuk, kuru, virüsler ve bakterilerle dolu ve yeterince “filtrelenmemiş” bir hava alır.

2. Diyaframımız ile Nefes Almalı: Burnunuzdan aldığınız nefes karnınızın son bölümüne kadar inmelidir. Nefes alma işleminin %70–80’i diyaframdan yapılmalı ki bu şekilde aldığınız nefes güzel ve derin olsun. Bu kaliteli solunumun doğal olarak birkaç avantajı vardır. Akciğerlerinizin gaz alışverişinde yardımcı olur, çünkü akciğerlerin alt kısımlarında çok daha etkilidir. Diyafram karaciğerinize, midenize ve bağırsaklarınıza “masaj yapar”. Bu da organlara ritmik bir denge kazandırır. Bağışıklık sisteminiz için önemli olan lenfatik sistem, atık ürünlerin bağırsaklardan kurtulması için gereken yardımı alır. Göğüs ve karın bölgesindeki baskı azaldığı için kalbiniz çok çalışmak zorunda kalmaz. Göğüs ile birlikte boyun ve omuzlar da gevşer. Sonuç olarak, bu bölgelerde baskıya bağlı ağrı oluşma ihtimali azalır.

3. Sakin Nefes Almalı: Nefes alıp verme düşüncelerinizi ve hislerinizi yansıttığı için, sizi gergin hissettiren durumlar da sizde stresli ve gergin bir nefes düzenine yol açar. Bu şekilde nefes alıp verme, vücudunuzda oksijen eksikliğine sebep olur. Bu durum vücudunuzun ve beyninizin daha da stresli bir hale gelmesine sebep olur. Eğer nefes alışverişinizi kontrol altına alıp onu daha rahat hale getirmeyi başarabilirseniz, vücudunuz frekansını bulur ve rahatlar. Bu ruh hali de tüm vücudunuzun genel olarak daha iyi çalışmasını sağlar. Vücudunuz rahatladığı zaman, sağlığınız da iyi olur, enerjiniz de yüksek olur. Bu şekilde mutlu olmak, kendinizi ve başkalarını sevmek çok daha kolay hale gelir.

4. Rahat Nefes Almalı: Nefes alıp verişiniz düşüncelerinizi ve hislerinizi yansıttığı için, sizi gergin hissettiren durumlar da stresli ve gergin solunum düzeni oluşturmanıza yol açacaktır. Bu şekilde bir solunum alışkanlığı edinmeniz oksijen eksikliğine sebep olduğu için vücudunuzu ve beyninizi daha da stresli hale sokabilirsiniz. Nefesinizi kontrol altına alıp onu daha rahat hale getirerek vücudunuzun ihtiyacı olan frekansı yakalamış olacak ve zamanla rahatlayabilirsiniz. Bu durum da genel olarak vücudunuzun ve organlarınızın daha iyi çalışmasını sağlayacaktır. Vücudunuz rahatladığı zaman sağlığınız da iyi olur, enerjiniz de yüksek olur.

5. Ritmik Nefes Almalı: Her şeyin doğal bir ritmi vardır; okyanus dalgalarının, mevsimlerin, ayın, güneşin de öyledir. Vücudunuz da bu saydıklarımdan farklı değildir. Kalbinizin ritmi EKG’de (elektrokardiyografi) ve beyninizin ritmi ise EEG’de (elektroansefalografi) ölçülür. Vücuttaki hormonlar da bizim doğal ritmimizi takip eder. Buna bir örnek verecek olursak, uyuyacağınız zaman salınan melatonin hormonudur. En uygun nefes alıp verirsek vücudumuzun fonksiyonlarını en iyi şekilde yapmasına yardımcı olabiliriz.

6. Sessizce Nefes Almalı: Öksürmek, horlamak, burnunu çekmek veya buna benzer sergilenen sesler yetersiz nefes almanın kılık değiştirmiş halini yansıtır. Yaptığımız tüm bu sesleri görmezden gelmek nispeten kolaydır. Ancak tüm bu seslerin hepsine bir anda maruz kalmak dengemizi bozabilir. İşte bu seslerin çoğunu içeren bir nefes alma şekli vücuda çok büyük bir yük getirir. İç çekmeden veya öksürmeden önce, genellikle düzensiz nefes almaya sebep olan büyük bir nefes alırız. Horlama, kaybettiğimiz nefesi daha hızlı nefes alıp vermek suretiyle telafi ediyor olduğumuz anlamına gelir. Konuşurken de çoğumuz daha hızlı ve yüksek sesle nefes alırız. Bütün bu ahenksiz seslerin ve konuşmaların hepsi yanlış nefes alıp vermeyi beraberinde getirir.5

Peter Dockrıll, “How We Breathe Could Also Affect How We Think And Feel”,

Sciencealert, 28 DEC 2016.

Marla Paul, “Rhythm of breathing affects memory and fear”, December 07, 2016.

Nuran Acar, “Nefes, Kullanımı ve Şan Eğitimi”, Ulakbilge Sosyal Bilimler Dergisi Sayı No: 8, S: 231-246, 4/2016.

Pal GKVelkumary SMadanmohan, “Effect of short-term practice of breathing exercises on autonomic functions in normal human volunteers”, Indian J Med Res. 2004.

Gamze Dikmenli Vardar, Mahmut Selvi, Ayşe Nesibe Köklükaya, “Solunum Sistemi Konusunun İlköğretimde Dramatizasyon Tekniği İle Öğretiminin Öğrenci Başarısına Etkisi”, Mediterranean Journal of Humanities, (2015) 239-250.

Bütün bunları dikkate alarak biyolojik ve mekanik anlamda doğru nefes almak için yapabileceklerimiz.

  • Elinizi karnınıza koyun. Burnunuzdan aldığınız nefesle karnınızı şişirin. Korkmayın ne kadar şişerse o kadar iyi olacaktır. Tamamen şiştiğini düşünüyorsanız, karnınızdaki havayı ağzınızla ıslık çalar gibi yavaşça verin.
  • Başlangıçta dört saniyede aldığınız nefesi sekiz saniyede vermeyi deneyin. Süreyi ikişer kat artırarak devam edebilirsiniz.
  • Karnınızdan nefes alıp vermeyi öğrendiyseniz bu egzersizleri ayakta, sandalyede otururken, sırtüstü yatarken de yapabilirsiniz. Bunu yaparken nefes alıp vermenizi engelleyecek kıyafetleri tercih etmeyin.
  • Eğer sırtüstü yatıyorsanız, kollarınızı hafifçe yana doğru alınız. Bacaklarınızı düz de tutabilirsiniz dizlerinizi de bükerek ayaklarınızı yere koyabilirsiniz.
  • Eğer oturuyorsanız, kollarınızı sandalyenin kenarına koyunuz. Ayaklarınız tam olarak yerde ve sandalye sırtınızı destekleyecek şekilde gevşek pozisyonda egzersizleri yapın.
  • Ayaktaysanız, ayaklarınızı kalçanızın genişliğinde açın ve her iki bacağınıza eşit ağırlık verin.

Nefes Egzersizleri

Nefes egzersizleri yapma ile ilgili aşağıdaki yöntemler önerilmektedir.6 Nefes egzersizlerinde 90 derecelik açıyla oturulması önemlidir. Sırtınız mutlaka 90 derece olmalıdır. Dik oturduğunuzdan emin olmalıyız.

1.Doğru diyafram nefesi çalışması yapılışı: Burundan alınır, karın bölgesi doldurulur, burundan verilir. Bedenden önemli oranda toksik madde atılır.

Sabah: Burundan alınır. Ayrı ayrı diyafram ve göğüs çalışması yapılır.

Akşam: Ağızdan alınır. Ayrı ayrı diyafram ve göğüs çalışması yapılır.

2.Çaprazlama nefes egzersizi yapılışı: Sol burun deliğinden alınır sağ burun deliğinden verilir. Sağ burun deliğinden alınır sol burun deliğinden verilir. Sol burun deliğinden alınarak devam edilir. En az 20 döngü yapılmalıdır. Yapılış amacı: tüm enerji sistemlerimizi aktifleştirmektir. Beyin lobları arasındaki dengeyi sağlamaktır. Astım, bronşit, panik atak, anksiyete bozukluğu, irade zayıflığı, stres, halsizlik, rahatsızlıklarında faydalı olduğu birçok bilimsel çalışmada bahsedilmektedir.

3.Burundan diyaframa yavaş ve derin bir nefes alınır, gırtlaktan yavaş bir şekilde verilir. Burundan göğse yavaş ve derin bir nefes alınır, gırtlaktan yavaş bir şekilde verilir. Her bir çalışma 20 tekrar olarak uygulanır. Her çalışmadan sonra derin bir nefes alınır verilir 30 saniye beklenir. Bütün nefes çalışmaları için geçerlidir.

4.Burundan diyaframa derin nefes alınıp derin verilir. Tekrar derin nefes alınır, 2 saniye durulup hızlı bir şekilde alıp verme işlemi yapılır. 30 kez tekrarlanır. Bu çalışma burun diyafram, burun göğüs, ağız diyafram, ağız, göğüs olarak tekrarlanır ve tamamlanır. Ağızdan alınan nefes %80 bedene, %20 beyine oksijen sağlar.

Hasan Kalkan, (https://quarkbioenerji.com/nefes-ve-bioenerji/).

5.Ritim tutmalı nefes egzersizi yapılışı: Başlangıç olarak nefes 4 saniyede alınır, 10 saniye tutulur, 8 saniyede verilir. 10 saniye tutularak bir döngü tamamlanır. Tutma sürelerini 20 saniyeden başlayarak 5 dakikaya varan sürelere ulaşarak devam edilebilir. Yapılış amacı: duygu ve düşüncelere hakimiyeti sağlar. Bedendeki enerji kapasitesini artırır. Akciğer bronşlarını genişlettiği için oksijen alma kapasitesini artırır. Tutma esnasında beyin 700’e yakın mineral ve vitamin salgılar. Sinir hücreleri ve sistem uyanır. Beyin daha fazla çalışır.

(*) Bu bölümdeki bilgiler, BİYOENERJİ ENSTİTÜSÜ’nün kurucusu İNTİZAM SEYDA DURGUN’un “İNANÇ PSİKOBİYOLOJİSİ” ve “BEYNİN HİKAYESİ DERİNDİR” kitabından alınmıştır.